Covid-19 hiç şüphesiz son yüzyılın en büyük felaketlerinden biri olarak yaşamımıza etki ediyor. Ekonomiye, sosyal hayata ve en önemlisi sağlığa verdiği zararla Covid-19 büyük bir belirsizliği de beraberinde getiriyor. Bu süreçte yönetimlere, markalara ve topluma büyük bir iş düşüyor. Peki Covid-19 sürecinde markalar neler yapmalı? İletişim ajanslarının bu konudaki sorumlulukları neler ve neler uygulanmalı? Sektör olarak bu kriz dönemine nasıl fayda sağlayabiliriz? Sektörümüzün üç büyük derneği TÜHİD, İDA ve KİD başkanlarına Covid-19 sürecinde izlenmesi gereken yol haritasını sorduk ve sizin için derledik. Sektör olarak izole çalışmak zorunda kaldığımız bu günlerin kısa sürede geçmesi dileğiyle; sağlıklı okumalar, iyi çalışmalar.
Bilal Boğa
Halklailiskiler.co Yayın Yönetmeni
Türkiye Halkla İlişkiler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı – Gonca Karakaş
Sosyal faydayı vurgulayan dijital projeler hayata geçmeli
Küresel Koronavirüs (Covid-19) salgınında resmi verilere göre dünya çapında vaka sayısı 800 bin vakaya ulaştı, can kaybı ise 39 bini geçti. Salgın hızla yayılmaya devam ediyor. Tek bir kişinin bile sorumluluk almaktan kaçınmasının tüm toplumu tehlikeye atabildiği bu durumda, kriz yönetiminden daha fazlası, büyük bir dayanışma ve iş birliği içinde toplu hayatta kalma mücadelesi vermemiz gerekiyor. Bu süreçte toplum direncinin her anlamda yüksek tutulması, salgının etkilerinin azaltılması ve daha kısa sürede çözümlenmesi bakımından önemli. Bu büyük mücadelede doğru iletişim ve danışmanlık mahareti en kritik faktörlerden biri durumunda. Öyleyse ajansların ve iletişim danışmanlarının markalara yönelik üç önemli görevi öne çıkıyor.
Birincisi, salgın hastalık özelinde senaryoların ve iletişim planlarının hazırlanması gerekiyor. İletişim planları eğer yapılmadıysa, operasyonel planların yapılmasını da motive edecektir. İkincisi hizmet verilen markalara kendi çalışanlarını, sağlık çalışanlarını ve toplumu desteklemeleri yönünde tavsiyelerde bulunmak ve bunun için etkili ve güzel projeler geliştirmek. Salgın, modern yaşamın her yönünü ve ekonomiyi önemli ölçüde durdurdu. Toplum direncini yüksek tutmak için ekonominin de mümkün olduğunca canlı tutulması önemli. Bu durumda ajansların üçüncü önemli görevi, çok daha yaratıcı ve çalışkan olarak markalarına her zamankinden daha fazla destek vermektir. Gündemin hassasiyetini dikkate alan, sosyal faydayı vurgulayan dijital projelerle marka iletişiminin sürekliliğine katkıda bulunmaktır.
İşbirliğini, dayanışmayı ve fedakârlığımızı geliştirmemiz gereken bu dönemde markalara düşen görev de ajanslar için ifade ettiğim tavsiyeleri hayata geçirmeleridir. Bu dönemde toplumun direncini artırmaya katkıda bulunmanın önemli olduğuna bir kez daha dikkat çekmek isterim. Hepimiz aynı gemideyiz. Markalar çalışanlarını ve kamu sağlığını ne kadar çok desteklerse, projeleriyle genelde toplumdan beklediğimiz davranış değişikliğine ne kadar katkıda bulunurlarsa uzun vadede hepimiz kazanırız.
İletişim Danışmanlığı Şirketleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı – Esra Şengülen Ünsür
İletişime ara veren markalar kaybeder, hedef kitlesiyle dayanışanlar kazanır
Yeni koronavirüs, büyük bir belirsizlik hali getirdi. Bu dönemde iletişim uzmanları olarak markalarımızı sağlıklı, üretken ve iletişime devam eder halde tutmak temel bakış açımız oluyor. İnsanlık tarihinin en zor dönemlerinden biri olan bu günlerde iletişime ara veren markalar kaybeder, hedef kitlesiyle dayanışma içinde hareket edenler ise kazanır. Markaların itibarını zedelemeden sorumlu bir şekilde iletişime devam etmesi ve atacağı adımları paydaşlarıyla görüş birliği içinde belirlemesi çok önemli.
Markalara elbette “Önce sağlık!” diyoruz. Çalışanlarının sağlığından sorumlular. Ofislerinde ve ofise geliş-gidiş şartlarında gerekli önlemlerin alındığından emin olmalı ve mümkünse operasyonlarını uzaktan yürütülebilir hale getirmeliler. Ürün ve hizmetlerinde hijyen koşullarını kontrol etmeliler. Çalışanları ve tüketicileriyle her an iletişimde kalmalı, alınan önlemler hakkında mutlaka bilgilendirmeler yapmalılar. Tüm risk alanlarına karşı eylem planı hazırlamalılar. Sadece güvenilir kaynakların haberlerine itibar etmeliler ve istemeden yanlış bilgiler paylaşan herkesi mutlaka uyarmalılar. En önemlisi de paniğe kapılmadan ve dayanışma içinde hareket etmeliler. Kriz ve kaos zamanlarında asıl ihtiyaç duyulan gücün dayanışmadan geldiği unutulmamalı. İş arkadaşlarını birbirleriyle iletişimde tutmak üzere projeler geliştirmeliler. Sektördeki diğer şirketlerle ve paydaşlarla temasta olup ortak sorunlarla birlikte mücadele ederek bu zor zamanları daha kolay atlatabilirler.
Kurumsal İletişimciler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı – Şule Yücebıyık
Endişe Çağı şimdi başlıyor!
Covid-19 salgını insanlık tarihinin dönüm noktalarından biri olarak her alanda büyük değişimleri ardı ardına tetiklemeye başladı. Kurum ve marka iletişim de bunların başında geliyor.
Her şeyden önce yeni bir çalışma düzenine geçiyoruz. Bugün yaşadığımız kaosu marka adına yönetmek; CEO’dan kurumsal iletişime, pazarlamadan insan kaynaklarına her disiplinden insanın masaya beraber oturmasını gerektiriyor ve üstelik bu çalışmaları uzak mesafelerden, canlı bağlantılarla gerçekleştiriyoruz. Kurumsal iletişim liderlerinin; Covid-19 sonrasında da etkili takım çalışması, ortak amaçlarda birleşmek, ‘birlikte yaratma ve işbirliği ruhunu’ kalıcı kılmak için öncülük yapması gerektiğine inanıyorum.
Uzun zamandır ‘yeni medya’ olarak tanımladığımız dijital mecraların artık mainstream olduğunu kabul etmemiz ve çoğu mikro yayın kuruluşu gibi çalışan bu mecraları marka iletişimine nasıl dahil edeceğimize dair kafa yormamız gerekir. Bu dönem gösterdi ki sadece Instagram, Youtube değil Whatsapp, LinkedIn, Discord, Twitch gibi farklı kanallardan gelen bilgi akışı, fenomenlerin değil mikro influencer’ların yaptığı yayınlar tüketici açısından için çok etkili. İlerleyen dönemlerde medyanın daha da karmaşık ve çeşitlenmiş olduğunu gözlemleyeceğiz. Hiper-bağlantı çağı şimdi başlıyor.
İletişimcilerin öncelikli meselesi olan güven yerini ‘endişe yönetimine’ bırakıyor. Geleceğinden endişeli çalışanların, iklimden politikaya her alanda kaygı düzeyi yüksek gençlerin ve genel olarak umutsuz toplumların duygusunu doğru yönetmek markalara düşüyor. Bu, pozitif mesajlar vermenin ötesinde çözümün bir parçası olmayı gerektiriyor. Geleneksel PR, itibar yönetimi ve sosyal sorumluluk şablonlarının inandırıcılığı uzun zamandır sorgulanıyordu. İletişimciler olarak markalarımızın; empati duygusu yüksek, hümanist, bir davası olan ve sürdürülebilirlikle ilgili çözümün bir parçası olan, ilham verici bir tavrı benimsemesini sağlamalıyız.
Sektör birliklerinin koronavirüs sürecinde birliklere üye şirketlerde çalışanların iş sürdürülebilirliği, geçimi ve iyiliği için aldıkları, alacakları aksiyonları da sorar mısınız?
-Bu süreçte iş ve gelir kaybı oluşturmamak adına hangi inisiyatifleri almak üzere çalışıyorlar?
-Çalışanların kriz yönetimi süreçleri dolayısıyla artan sorumluluklarını hafifletecek ek faydalar yaratma adına bir aksiyon planı var mı?
Teşekkürler