Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 virüsü yüzbinlerce insana bulaştı ve onbinlerce insanın ölümüne sebep oldu. Dünya ekonomisini de derinden etkileyen Covid-19 virüsü karşısında büyük markalar da önlemlerini arttırdı. Yönetim ve üretim süreçlerini karantina titizliğinde yöneten markalar bu dönemde iletişimini nasıl yönetmeli? İletişim faaliyetlerinde ajansların rolü ne olmalı? Markaların iletişim dili hangi tonda devam etmeli? Sektörümüzün uzmanlarına markalar için Covid-19 önerilerini sorduk. İşte sektörümüzün değerli isimlerinin Covid-19 için markalara gösterdiği yol haritası…
Burçak Ilıman – Avantgarde İletişim
“İnsanlar anlamadığında güvenmezler…”
Korku kelimesi kişilerde panik havası yaratıyor.Bunun yerine tedbir kelimesini kullanmalıyız. Korkudan değil tedbir için evlerimizdeyiz. Online ortamlarda yayılan marketlerde ürün kalmadı gibi gerçek olmayan hiçbir bilgiye ve belgeye inanmayın. Unutmayın doğru olmayan bilgiler korkuyu daha fazla arttırır. Bu dönem diğer zamanlardan daha hassas olmamızı gerektiren bir süreç. Belirsizlik zamanında insanların liderlerin söylediklerine, nasıl söylediklerine ve (gerçekten) ne anlama geldiğine daha fazla dikkat etmelerine neden olur. İnsanlar anlamadığında güvenmezler, bu yüzden ne kadar açık ve net olursanız o kadar etkili iletişim kurmuş olursunuz.
Korona virüs zamanında markaların esnek olması ve değişime uyum sağlaması gerekiyor. Markaların daha dikkatli sorumluluk sahibi olmaları ve zamana karşı dayanmaları lazım. Çünkü bu gibi süreçlerde markanızın itibarını yaratabilir ya da kırabilirsiniz. Bu dönem özellikle çalışanlarınız için de büyük önem taşıyor. Çalışanlarınızın şirketin geleceği ne olacak, işler nasıl olacak gibi kaygı düzeyi yüksek soruları sorabilir kendine. Burada işverenler sadece günlük değil, gelecek açışından açık ve tutarlı mesajlar vermeye çalışmalı. Bu dönem hakkında çalışanlarınıza, müşterilerinize rehberlik edecek mesajlar paylaşarak marka itibarınızı organik güçlendirebilirsiniz. Bu dönemi fırsat bilerek bir pazarlama hamlesinde bulunarak yanlış bir adım attığınızda da itibarınızı zedeleyebilirsiniz.
Ali Kahraman – Feveran İletişim
“Toplumla olan duygusal mesafeler kısaltılmalı…”
Tüm dünya, küresel çapta çok büyük bir pandemi kriziyle karşı karşıya. Herkes bundan sonra ne olacağını, nasıl devam edeceğini düşünüyor. Özellikle bu tür kriz dönemlerinde toplumsal sorumlulukları olan iletişim bilimleri sektörünün önemini bir kez daha görüyoruz. Zira hem kurumlar hem de markalar en doğru kararı almanın, küresel krizi doğru bir şekilde yürütmenin yolunu arıyor. Toplumsal tarafta denklem aslında nispeten kolay; bu tür dönemlerde kaynağı belli olmayan bilgiye güvenilmemesi ve referans alınmaması gerekiyor. Markalar açısından ise toplumsal kaygıları anlayıp var olan gündeme entegre olmak için izlemesi gereken yolu bulabilmesi en mühim konu. Fakat her zaman olduğu gibi kriz yönetiminde dikkatli olunmalı ve iletişim tarafında markanın iş alanına, doğasına uygun olabilecek düzlemde; inandırıcı, kaygı giderici ve birliktelik hissi uyandıracak söylemlerin geliştirilmesinin gerekli olduğunu görüyoruz. Öte yandan ürün ve hizmetlerin kesintisiz bir şekilde sürdürüldüğü ve gelişen yeni şartlara yönelik alınan kolaylaştırıcı aksiyonların duyurulması ise olmazsa olmaz.
Feveran olarak kuruluşumuzdan bu yana dijitali merkezine alan bir ajansız. Pandemi gibi oldukça ciddi sonuçları olan ve sosyal izolasyonun hayata geçirildiği bir durumda dijitalde kullandığımız tüm araçları devreye soktuk. Bu araçların hem iletişimin kesilmemesi hem de süreçlerin aksamaması adına oldukça faydalı olduğunu gördük. Önümüzdeki süreçte dijital etkinliklerin, toplantıların ön plana çıkacağını düşünüyoruz. Tüm kriz dönemlerinde olduğu gibi pandemi sürecinde de proaktif olan, sürekli ve hızlı bir biçimde değişen koşullara adapte olanlar kazanacaktır. Sosyal mesafenin gitgide arttığı bir dönemde tüm marka veya kurumlara; tüketicisiyle/toplumla olan duygusal mesafelerini kısaltmalarını öneriyoruz.
Göksun Kuburlu – 5N1PR
“Bu süreç bize çağımızın bilgi ve dijital çağı olduğunu açıkça gösterdi…”
Dünyanın içerisinde bulunduğu bu süreç bütün hayatı etkilediği gibi üretimden, IT’ye, IT’den finansa, bütün sektörleri etkiledi. Tabii ki iletişim dünyası olarak biz de bu süreçten direkt olarak etkilendik. Bu süreç biz dahil bütün bilgi işçilerinin çalışma dinamiklerini değiştirdi. Geçtiğimiz hafta itibariyle iletişim sektörünün görsel medya dışında hemen hemen bütün kolları evden çalışma sistemine geçmiş bulunuyor. Kendimden ve yakın çevremde bulunan diğer meslek gruplarında çalışan bilgi işçilerinden aldığım geri dönüş çok daha fazla çalışıldığı yönünde… Günde 15-20 online toplantı yapan meslektaşlarımız var. Online basın toplantıları, online röportajlar da bu dönemde ilk defa denenmeye başlandı. İşler online ve sosyal medya tarafında ise çok ciddi bir ivme kazandı. Markalar ise, bu yaşadığımız süreçte online medyanın ve sosyal medyanın önemini fiili olarak anlamış oldular. Tüm markaların pazarlama stratejilerini tekrar masaya yatırıp düşünmeleri ve uzun vadede günümüz şartlarına ve gelişen dünyaya en uygun şekilde yeniden biçimlendirmeleri gereken bir dönemden geçiyoruz.
Zor dönemlerde ilk etkiyi ne yazık ki sektörümüz hissediyor. İlk kısılan kalem iletişim oluyor. Ancak geçmiş zor dönemler ele alındığında, bu zor dönemlerden daha güçlü çıkmış olan markaların hemen hemen tamamının, kriz dönemlerinde iletişim süreçlerini kesintisiz devam ettirmiş markalar olduğunu görüyoruz. Bu zor günleri fırsata çevirmenin yolunun kesintisiz iletişim ve daha fazla dijitalden geçtiğine inanıyorum. Belirsizlik sürecinin bir an önce en sağlıklı şekilde bitmesini umuyorum. Bu süreç bize bu çağın gerçek anlamıyla bilgi ve dijital çağı olduğunu gösterdi.