Koronavirüs günlerinde yaşamın tüm alanında olduğu gibi kurum ve şirketlerin faaliyetlerinde de değişim yaşanıyor. Özellikle Türkiye açısından baktığımızda, dünyada pek çok ülkede çoktan kabul gören home office, yani evden çalışma modeline çok kısa sürede adapte olduk. Teknolojinin sunduğu kolaylıklarla iş hayatımızı neredeyse tamamen evlere taşıdık. Hayatımıza entegre olan bu modelin iş hayatına getirdiği kazanımları sahada görmeye başladık. Evden çalışma modeli, bu değişimin en önemli parçasını oluşturdu. Mesai kavramını ortadan kaldırdık. Uzun süren geleneksel toplantıları, yarım saatle sınırlandıran online toplantılarla tanıştık. İş hayatında zamanın ne kadar kıymetli olduğunu daha da farkına vardık. Masa başında gereksiz geçirilen zamanları daha verimli kullanabileceğimizi gördük. “Korona sonrası hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” söyleminden yola çıkarsak, çalışma hayatında yaşadığımız bu değişimi geçici bir değişim olarak görmemek gerekiyor. Çalışma hayatında kuralların yeniden yazıldığı bir dönemi hep birlikte yaşıyoruz. Yeni dönemin temellerini hep birlikte atmış olacağız.
İletişim sektöründe de şu an olağanüstü hal altında işlerimizi ve işbirliklerimizi sağlıklı bir şekilde yürütmek için olağanüstü bir çaba sarf ediyoruz. İş ortaklarımızla toplantılarımızı ve röportajlarımızı online ortamda yürütüyoruz. Sosyal medya üzerinden canlı bağlantılarla gerçekleşen röportajlar, hızla hayatımıza girdi. Potansiyel iş ortaklarımızla online ortamda tanışıyoruz. Bu, işbirliği yaptığımız marka yöneticileri ile fiziksel olarak tokalaşmadan anlaşmaya vararak, sadece online görüşerek iletişim faaliyetlerini yöneteceğimiz anlamına geliyor. Bunu bize birkaç ay önce söyleseler kim inanırdı? Yapılan iş akitlerinden iş yapma modellerine kadar her şey hızla dönüşüyor. Yaptığımız tüm iletişim planları küresel pandemi ile birlikte etkisini kaybedip çöp oldu. İletişim faaliyetlerinin 6 aydan 1 yıla uzanan uzun vadeli planlarla yapılamayacağını, uzunca bir süredir iş ortaklarımıza anlatmaya çalışıyorduk. Geldiğimiz şu aşamada bu planların hiç de gerçekçi olmadığını iş ortaklarımız yaşayarak öğrendiler. Kendi kriz planımızı bile oluşturamadan dönüşüme dâhil olduk. Bu değişim ve dönüşüm gün be gün derinleşerek devam ediyor.
Bu süreç, aynı zamanda çokça tartışılan sosyal sorumluluk projelerini de yeniden tanımladı. “Para mı, itibar mı?” diyerek sorguladığımız bu yöndeki projelerde sosyal faydaya odaklanmaya başladık. Çünkü yaşadığımız bu olağanüstü dönem, tamamen insana dokunan, insan odaklı, sosyal fayda gözeten projelerle dayanışma ve fedakârlık dönemi. Toplumsal direnci artırmaya yönelik atılacak adımlara ihtiyacımız var. Biz içeriğe odaklanmıştık ki hazırladığımız bültenlere kotasyon geldi. Şimdi oturup hepsini sil baştan yazacağız. İnsanlık tarihinin en zor dönemlerinden birinden geçiyoruz… Bu dönemde doğru bilgi ve emek yükselen değerlerimiz olacak. Farkındalık geliştiremeyen, insana odaklanmayan kişiler, markalar, şirketler, sisteme dâhil olamayacaklar. Para kazanmak değil, insan kazanmak yeni mottomuz!
Yeni dönemde iletişim dili de şekil değiştirdi. Her sektörden iyi kalpli markalarla empati geliştirebilen, dayanışma, yardımlaşma, açık ve şeffaflık kavramları ile öz değerlerini öne çıkaran samimi yaklaşımlar değer bulmaya başladı. Rekabetçi ve kar odaklı yaklaşımlar kabul görmüyor. İletişim ajansları da iş ortaklarıyla dirsek teması çalışarak ve yeni iş modelleri geliştirerek yola devam etmek zorundalar. Odağımızda insan var! Bu değişime adapte olamayanlara ne yazık ki el sallamak zorunda kalacağız.
Selma Canyoran
İletişim Media
Ajans Başkanı