İletişimin yeni kültür ve değerler haritası

Hangi sektör olursa olsun dünyanın pandemi tehdidi karşısında son derece hazırlıksız ve savunmasız kaldığını gördük. Günlük yaşamdan ekonomiye, spordan siyasete çok farklı alanlarda etkileri oldu, olmaya da devam edecek. Bunun insanoğlu için başlı başına önemli bir ders olduğunu düşünüyorum. İş yapış şeklini bu yeni düzene hızlıca adapte etmeyen, herşeyin eskisi gibi olacağına inanıp değişimi reddedenlerin büyük sıkıntı çekeceğine inanıyorum.

Ülke olarak kriz dönemlerine dair refkekslerimizin güçlü olmasının ve kültürel olarak toplumsal dayanışmamızın kuvvetli olmasının bizi görece iyi bir konuma taşıdığını söylemek mümkün. Süreç pek çok sektörü yeni iş yapış biçimleri bulmaya zorladı. İletişimciler olarak bizler de iş yapış biçimimizi dönemin koşullarına uyarlamak durumunda kaldık ve buna devam ediyoruz. Öncelikle hedefi ne olursa olsun tüm içeriklerin Koronavirüs süzgecinden geçtiği bir döneme girdik. Markaların iletişim dilinde sosyal aktivasyon, duygusal vaatler, motivasyon ve toplumsal duyarlılıklar öne çıkmaya başladı. Sosyal medya kanalları bu dönemde markaların hedef kitleleriyle arasında bağ kurduğu yegane platform oldu. iç iletişim ve kurumsal vatandaşlık belki de her zamankinden değerli iki başlık haline geldi.

SALT İletişim Grup olarak, salgının ilk gününden itibaren farklı senaryolara göre planlarımızı yaptık, müşterilerimizi düzenli biçimde süreçle ilgili bilgilendirmeye başladık. Kuruluşumuzdan itibaren holistik bir yaklaşımla 360 derece iletişim hizmeti veren ve birbirinden çok farklı sektörlerde hareket eden bir ajansız. Bu entegre yaklaşım sayesinde içinde bulunduğumuz dönemin özel koşullarına çok daha hızlı ve iyi uyum sağlayabildik. Müşterilerimizi iletişim hedeflerinden sapmayacak şekilde doğru fikir ve dijital yaklaşımlarla yeni yöntemlere yönlendirmeye odaklandık. Markalarımıza sunduğumuz bu projelerin markanın vaadiyle, kültürüyle ve algısıyla aynı çizgide; sürdürülebilir bir çerçevede olması özellikle dikkat ettiğimiz bir konu oldu.

Ajans olarak birlikte çalıştığımız ekibimizin moral ve motivasyonu da dikkatle yaklaştığımız bir başka konu. Alışkın olduğumuz bir ev-ofis temposunun çok dışında bir tempo ile karşılaştık. Organizasyonel anlamda birbirinden farklı çalışan bölümler, Covid-19 sonrası BİR hareket etmeye başladı. Süreci mümkün olan en yalın ve şeffaf şekilde iş arkadaşlarımızla paylaşıyor, kolektif bir akılla sorunları çözmeye odaklanıyoruz. Bütün bunların ötesinde belki de en önemli sorumluluğumuz olarak bilgi akışını sürekli kılmayı görüyoruz. Süreci ve sürecin devamına dönük analizleri ve raporları yakından takip ediyor ve anlamlı iç görüler haline getiriyoruz. Bu datayı hem markalarımızı bilgilendirmek hem de önümüzdeki dönemde bize kazandırdığı deneyimi değere dönüştürmek amacıyla işliyoruz.

Pazarlama dünyası açısından karşımızda yeni bir kültür ve değerler haritası olacak gibi duruyor. Teknoloji ile birlikte sağlık/hijyen ekseni tüketici alışkanlıklarında bundan böyle olmadığı kadar belirleyici olacak. Paydaş iletişimi ve kurumsal vatandaşlık bundan böyle markaların ikinci planda bırakamayacağı başlıklar olacak gibi görünüyor. “Generation good” diye adlandırılan yeni kuşağın bu yönde bir talebi zaten vardı ve bu dönüşüm halihazırda başlamıştı. Ancak Covid-19 salgını ve etkileri, bu dönüşümü hem markalar hem de kitleler açısından hızlandıracak. Bunu gördüğümüz için markalarımıza bu dönemde sunduğumuz planların gelecekte de uygulanabilir esneklikte olmasına özen gösteriyoruz.

İletişimciler olarak her krizden bir şey öğreniyoruz. Covid-19 süreci bana göre küresel boyutta etkileri olan böylesi bir durumda reaksiyon hızımızı ve yeni duruma uyum sağlama yetimizi test etti. Sonuçları birkaç ay içinde değerlendirmek gerekebilir ancak şu ana kadar iyi bir sınav verdiğimizi düşünüyorum. Bu salgını atlattığımızda bu dönemin hayatımıza getirdiği yenilikler kalıcı hale gelecek gibi görünüyor. Online görüşmeler ve toplantılar sadece iş odaklı değil sosyalleşme aracı olarak da yaşamımızda yeni bir anlam kazanacak. Markaların da bu alana daha fazla yatırım yapacağını öngörüyoruz. Bunun dışında bazı sektörlerin toparlanması biraz zaman ve emek alacak olsa da bazı başka alanlar altın çağını yaşayabilir. Bunların başında da e-ticaret ve mobil uygulamalar geliyor. Covid-19 süreci bu alanda hiç deneyimi olmayan milyonlarca insanı bu sektörlerin müşterisi haline getirdi. Medya, yeme içme, perakende, turizm ve seyahat sektörlerinde de kalıcı değişiklikler, yeni stratejiler ortaya çıkacak gibi görünüyor.

Salt İletişim Grup olarak markaların iletişiminde tüm bu bilgi ve öngörülerin ışığında geleceğe dönük stratejiler oluşturmaya çalışıyoruz. Bu dönemde edindiğimiz bilgi ve deneyimlerle PR, etkinlik, kreatif ve dijital alanda verdiğimiz holistik hizmeti yeniden şekillendiriyoruz, teknolojiyi konvansiyonel yöntemlerle daha fazla harmanlayarak müşterilerimizi geleceğin iletişim normlarına hazır hale getirmeyi hedefliyoruz.

Salt İletişim Grup
Genel Müdürü
Neslihan Üner

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Yazılar