İletişimcilerin sorumluluğu da bu olsun!

Son 1 aydır yaşadıklarımıza bakınca sanki çok gerçekçi yazılmış bir film senaryosunun içinde gibiyiz. Bir an kapıyı açıp çıkacak ve çok iyi bir gerilim filmini geride bırakacakmışız gibi…

Bu duygu eminim sadece bana ait değil. Evde yaşadıklarımızın dışında iş hayatımız da özel hayatımız da kalmadı. Dolayısıyla yaptığımız iş adına bir profesyonel gibi davranmamız epey güçleşti. İster bir holding CEO’su olsun ister alt kademe bir yönetici, geleceğe dair aynı ortak endişeleri paylaşıyoruz.

Hepimizin yeni tanıştığı duygular, yeni davranışlar, yeni ihtiyaçlar var. Bir an geldi ve eski olan her şeye yabancılaştık.

Hatta öyle ki, çok iyi bildiğimiz şeylerin işe yaramadığı durumlarla karşılaşır olduk. Maliyet analizleri, ERP sistemleri, tedarik lojistik yazılımları hepsi ama hepsi bir anda işlevsiz kaldı. Böyle bir deneyim hiç yaşamadık ki! Kime neyi önerebilir, nasıl yol gösterebiliriz? Artık işlerimizi kişisel becerilerimiz, bilek gücümüz, cesaretimiz, inancımız, zekamız, öngörülerimiz kadar yönetir olduk.  Saniyede değişen ihtiyaçları, bir anda bulunamaz hale gelen hammaddeleri, bulsanız da ulaşamamanızı, fabrikanızın bir kısmı talep patlaması yaşarken bir kısmının atıl hale gelmesini kim nasıl izah edebilir ya da çözüm bulabilir?

Özetle başta sanayiciler olmak üzere hepimiz tamamen kendimizleyiz. Kendi sorunlarımız ve kendi bulduğumuz çözümlerle baş başayız. Bu virüs bize kendimize dönmeyi öğrettiği kadar tüm güzel duygularımızı da açığa çıkardı. Yardımlaşıyoruz, birlikte aşacağız diyoruz, dinliyoruz, uyguluyoruz. Artık havayı kirletmiyoruz, çoğumuz hiç tanışmadığımız hobilerini keşfetti, okuryazar oranı arttı ve daha birçoğu…

Bu güzel şeyler onları yöneten insanlar sayesinde markalara da yansıdı. Birçok üretim tesisi alan değiştirip maske ya da dezenfektan üretmeye başladı. Sağlıkçıları sonunda kahraman etmeyi başardık. Hatta artık onları dövmüyor onlar için alkış tutup dua ediyoruz. Markaların çoğu devlete destek olmak adına neredeyse seferberlik ilan etti.

Ve biz iletişimciler için en önemlisi, sosyal izolasyon denilen bir kavram girdi hayatımıza. Böylece iletişimsiz kaldık. Asla kesintiye uğramaz dediğimiz iletişim bile yalnız kaldı. Bu yalnızlık onu evrimleştirdi.

Artık tek kanaldan, tek mesaj içeren bir iletişim içindeyiz. 7/24 TV haberleri ve koronavirüs.

Bu süreçte bir markanın iletişim çalışmalarına yön vermek de oldukça güçleşti. Elbette iletişimciler olarak hepimizin bir kriz planı vardı. Ama hiçbirimiz böyle bir krizi ön görmediğimiz için bu planlar da eksik kaldı. Hatta eminim hiçbirimiz bu kriz planlarına kendimizi dahil etmemiştik.

Eski kral günlerime nasıl dönerim planları yapan iletişim sektörü, birden iptal edilen sözleşmeler ya da ertelenen projeler yumağında buldu kendini. Her şey öngörülenden daha hızlı dijitale döndü. Ve evet adaptasyon sürecini, alışma evresini neredeyse yaşamadan kendimizi dijitalize ediverdik.

Çok başarılı örneklerini hepimizin gördüğü sanal basın toplantılarını hızlıca devreye soktuk. Sayfalarca kriz planları yazdık. Çok uzun süre virüsü dilimize nasıl çeviririz diye düşündük. Corona virüs, Kovid-19, Covıd-19 derken; AA konuya açıklık getirdi. Koronavirüse karar verdik. Kurduğumuz Whatsapp gruplarından müşterilerimize saniye saniye gelişmeleri aktardık.Çok daha fazla sosyal medya kullanır olduk. Markalarımıza yardımlaşmalarını salık verdik. Kurumiçi iletişime yoğunlaştık. Medya ilişkilerinde TV’nin dama atılan pabucunu tekrar bulduk ve giydirdik. Podcast’ler hayatımızın en önemli parçası oldu. Basın bültenleri azaldı, olanlar da koronavirüse bağlandı her şeyi ama aklımıza gelebilecek her ürünü ve her hizmeti virüsle ilişkilendirmeyi başardık.

Medyacılar ile PR’cılar daha anlayışlı olduk birbirimize. Cumartesi ve Pazar çalışmalarımız arttı. Çünkü evden çalışmak bizi tatmin etmedi, kendimizi sürekli az çalışıyor hissettik. Müşterilerimizi pamuklara sardık sarmaladık. Kimi kabul etti kimi etmedi ama özetle biz iletişimciler dar da olsa bir çıkış yolu bulduk. İletişimin başka yerlerini keşfettik. Olmadığımız, görmediğimiz alanlara girdik. Bence daha duyarlı olduk. Müşteri ilişkilerine döndük, markalarımızla insani bağlarımızı kuvvetlendirdik. Bence biz iletişimciler, yabancı olduğumuz bu belirsizlik ortamında çok güzel işler çıkardık.

Çoğumuz ortalama 15 günü evlerimizde geçirdik. Sürenin daha da uzayacak olmasını duymak istemediğimiz, psikolojik olarak sorunlar yaşamaya başladığımız evredeyiz. Bundan sonrasında hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını da kabul ettik. Her sektör, her iş kolu hedeflerini revize etti.

İnsanlık olarak, konunun ciddiyetini fark etme ve çözümsüzlüğümüzü kabullenme evresini çoktan geride bıraktık. Yeni dünya düzeninde bizi nelerin beklediğini az çok tahmin ediyoruz. Artık yeter dediğimiz aşamadayız. Artık hepimizin daha iyi şeyler duymaya ihtiyacı var. Yaşamak için, daha neşeli, daha olumlu haberlere, gülümseten içeriklere ağırlık verme zamanı. Bültenlerimiz yeni içerik arayışlarına girsin ve renklensin artık. Fırsatçı davranmak isteyen, ticari düşünme kalıplarından çıkamamış ekrandan ekrana koşmak isteyen marka sözcülerini durduralım. Haksız fiyat artışı yapan, ürünlerini depolarda saklayan, yardım zincirine katılmayan, hala koronavirüslü bültenler yazdıran müşterilerimize hafif ayar çekme zamanı. Gelin ortak olalım her röportaja, her bültene aynı mesajı koyalım. #canlanTürkiye

Koronavirüs bize umutsuzluk, mutsuzluk salgını bırakmasın.

Meltem Turgan
F&M Data İletişim
Kurucu Ortağı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Yazılar